Artikülasyon bozukluğu, daha çok çocuklarda rastlanan bir konuşma bozukluğunu ifade etmektedir. Kelimelerin farklı seslerle ifade edilmesi ya da eksik ve yanlış telaffuz edilmesi ile ilgilidir.
Konuşmanın gerçekleşmesi için nefes (akciğer), diyafram, nefes borusu, boğaz ya da gırtlak, damak yapısı, dişler, dudak ve dil etkilidir. Bunun yanında kulak ve burun da konuşmayı direkt olarak etkileyen iki merkez olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ağızdan çıkan sesler akciğerin tetiklediği ve hareket ettirdiği ses tellerinin hareket yönüdür. Bu kısım fonasyon adını verdiğimiz seslerin çıkış kısmıdır.
Fonasyon, doğal sesi ifade etmektedir. Hiçbir formu olmayan fonasyonun insan fizyolojisine uygun bir biçimde burun-ağız ve gırtlakta şekil almasıyla birlikte konuşma gerçekleşmektedir. Bu olaya ise rezonans adı verilmektedir. Rezonans gerçekleşirken bazı problemler oluşabilmektedir.
Örneğin; çocuğun kalem kelimesi yerine “kayem” demesi bir artikülasyon sorununa neden olmaktadır. Ekseriyetle küçük yaştaki çocuklarda sıklıkla rastlanılmaktadır. Artikülasyona neden olan bozuklukta çocuğun çıkardığı sesler anlamlı kelimenin anlamsız bir hal alarak farklı bir şekilde türetilmesine neden olmaktadır. Aslında çocuğun kastettiği nesne kolaylıkla anlaşılabilir fakat kurduğu cümlelerde sıklıkla aynı hataya düştüğü için genel bir konuşma problemi olarak algılanmaktadır. Nitekim küçük yaşlardan itibaren ebeveynlerin bu sorun üzerine daha kapsamlı düşünüşleri çözüm yollarını da artırmaktadır.
Artikülasyon bozuklukları bireyin içinde bulunduğu psikolojik, sosyal ve nörolojik bir problemden kaynaklandığı gibi teknik olarak yanlış öğrenilen bilgilerden de kaynaklanmaktadır. Özellikle de motor becerileri tam anlamıyla fonksiyonel bir şekilde çalışmayan bireylerde çok daha fazla artikülasyon problemi gözlenmektedir.
Artikülasyon bozukluklarında terapistlerin çözüm yöntemleri bir plan dahilinde gerçekleşmektedir. Çocuğun hangi sesleri yanlış çıkardığı, hangi sesleri çıkarmada zorluk çektiği, hangi kelimeleri kullanmaktan kaçındığı ve kullandığı kelimelerde ne ölçüde bir yanlış yapıldığı tespit edilerek terapi süreci başlamaktadır. Bütün bunların belirtilmediği bir denklemde tam anlamıyla bir başarı sağlamak mümkün olmamaktadır.
Çocuk için belirtilen plan işletilirken kelimelerin cümleler içerisinde kullanılmasına özen gösterilir. Cümle ile pekiştirilmeyen kelimelerde- düzeltilmiş olsa dahi- zaman içerisinde bozulmalar meydana gelmektedir. Özellikle araba kelimesi yerine ayaba kelimesini kullanan çocuğun kullandığı kelimenin telaffuzunun düzeltilmesi yetersizdir. Zihnin kelimeyi tam anlamıyla içselleştirilebilmesi için mutlaka cümle ile olumlanması gerekmektedir. Terapi sürecinin planlanmasında ise çocuğun artikülasyon probleminin düzeyi, yaşı ve öğrenme hızı son derece önem teşkil etmektedir.
Çocuğun artikülasyon probleminin tetiklenmesinde ebeveynlerin rolü etkili olmaktadır. Ebeveynler çocukların tam manasıyla çıkaramadıkları kelimelerle çoğu zaman mutlu olabilmektedir. Oysaki bu durum olmasa dahi artikülasyon problemini tetikleyebilmektedir. Genel anlamda ebeveynlerin bu yanlış tutumunun sonucunda çocuk da kendi içinde bulunduğu durumdan hoşnut olarak artikülasyon bozukluğunu kanıksamaktadır.
Zaman içerisinde kanıksadığı bu durum baş etmesi gereken bir konu olarak karşısına çıkmaktadır.
Terapi süreci boyunca ebeveyn-terapist-çocuk bağlamını devam ettirmenin önemi son derece hayatidir. Artikülasyon genel hatlarıyla bütün bu süreçleri kapsar iken; temelde ise nefesin şekil haline girip seslere dönüşmesiyle direkt ilişkisi bulunmaktadır.
Bir konuşma bozukluğunun artikülasyon bozukluğu olarak görülebilmesi için bireyden beklenen konuşma düzeyinin maksimum kısmında genel bir sapma belirlenmelidir. Sapma kişinin yaşından beklenen konuşma skalasının çok üstünde ise artikülasyon bozukluğu söz konusudur. Özellikle de çocuklarda oldukça fazla görülen bu bozukluğun yetişkinlerde görülme olasılığı daha düşük seyretmektedir.